Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş: ‘Gerçek belediyeciliğin ne olduğunu öğrenecekler’
Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Başkanı Mansur Yavaş, “Hayatın her alanında insanlara sağladığınız her konfor, sosyal belediyeciliğin bir modülüdür, bu durumda aynen devam edeceğiz. Gerçek belediyeciliğin ne olduğunu öğrenecekler, biz onsuz devam edeceğiz. Sırf bir proje yapıyorum diye halkın parasını israf etmeden para israf ediyorum. Çılgın.” ‘Benim bir projem yok, çılgın bir projem var’ diyen adayların yüzüne ‘evrakları kır’ diyorum. Türkiye proje çöplüğüne döndü. Açık, şeffaf, mütevazi, sıradan bir devlet memuru olduğumuzu hissettirmeye ve paranızı bizden ne isterseniz oraya harcamaya devam ediyoruz ve bu şekilde devam edeceğiz. “Betona, plastiğe boşa para harcamak gibi bir işimiz yok. Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği dünya başkentleriyle yarışan bir sermaye inşa etmek bizim görevimizdir” dedi.
ABB Başkanı Mansur Yavaş, bugün Türkiye Ormancılar Derneği’nde düzenlenen Ankara Kent Konseyi Sivil Toplum Toplantılarına katıldı. Yavaş, burada şunları söyledi:
“Yönetim modeli olarak gelir gelmez tüm ihalelerimizi canlı yayınlamaya başladık, internetten tüm mali tablolarımızı görebilirsiniz, oradan başladık. Belediye Başkanımızın ve tüm arkadaşlarının olduğunu göstermek için Çakar’ın tüm araçlarını söktük. çalışanlar sadece birey değil, maaşını Ankara halkından alan, onlara hizmet eden bir üst makamdır.Genel müdürlerin kullandığı lüks arabaların hepsini sattık.Vatandaşlarımız gerçekten halkın maaşını ödediklerini fark etmiyorlar ve görevini yapan memurlar, çünkü devlet yönetimimizde devleti yönetenler birden fazla vatandaşa sağır olup kendilerini üstün bir konumda gösterirler.Belediye yönetiminde atamayla değil seçilmiş olduğumuz için halkı yok sayıyoruz. Sonra rozeti çıkarıp hücrelerinde herkesten para aldığımıza göre tek amacımızın onlara tahakküm kurmak değil, onlara hizmet etmek olması gerektiğini hissettirmeye çalışıyorum.
“25 YILDA İNŞA EDİLEN YEŞİL ALAN KADAR AÇTIK”
Geçtiğimiz 25 yılda olduğu kadar yeşil alan ekledik çünkü kendi deyimiyle yıllardır ağaç ithal ederek Hans ve George’u güçlendirdiler. Biz bunu terk ettik ve kendi ilçelerimizde kadınlara, özellikle kadınlara bitki ve çiçek üretmeleri için fidan veriyoruz, onlardan satın alıyoruz ve o yerin iklimine uygun bitkiler dikmeye çalışıyoruz. BAKAP diye bir proje yaptık, bu dönemde Belediye Meclisinin çoğunluğuyla İkinci Yüzyıl Parkı veya İkinci Atatürk Orman Çiftliği Parkı şu anda hazır, 3 bin 500 dönüm. Türkiye’nin en büyük tarım ve dinlenme alanına 20 binin üzerinde meyve ağacı da diktik. 30-40’a yakın küçük ev yaptık, aileler çocuklarıyla gidecek, orada tarımı öğrenecekler. Bundan sonra önümüzdeki 10-20-30 yılın savaşları gıda savaşları olacak. Ankara halkının en iyi bildiği iş tarım olduğu için kırsal kalkınmaya büyük desteğimiz var, orada bir de Tarım Akademisi kurulacak. Biz betondan değil yeşilden yanayız. Seçilmeden önce ‘Ankara’yı yeşillendireceğiz’ dedik ve şu ana kadar 25 yılda açtığımız kadar yeşil alan açtık.
“ŞU ANDA 18 MİLYON METREKAREDEN FAZLA YEŞİL ALANIMIZI KAMU KULLANIMINA AÇTIK”
Yurt dışından bitki getirip refüjlerdeki asfalt üzerine yeşillendirdiklerini söyleyerek diktiler. Doğal olarak bunlar kurumaya başladı ve hemen “Ağaçları kurutuyorsunuz” diye tweet attılar. Bizim böyle bir anlayışımız yok ama bundan sonra BAKAP’a desteklerinizi bekliyoruz çünkü bunun sağduyuyla yapılması gerekiyor, burası çok büyük bir coğrafya. Ankara’nın mücevheridir, büyük ağaçlar diktik, bu sene özellikle bahar aylarında orayı ziyaret etmek çok eğlenceli olacak. 39 kilometre yürüyüş yolu, 19 kilometre bisiklet yolu bulunuyor. Bu kadar büyük bir alanı şimdiden bir asır sonra unutulmaz bir hizmete hazırlıyoruz. Sırf bu kadar gelir getirecek diye şehri betona boğmak asla bizim anlayışımızda değildir. Bunun sonucunda 18 milyon metrekareden fazla yeşil alanı halkın kullanımına açtık.
“MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün bize emanet ettiği dünya başkentleriyle rekabet edebilecek bir başkenti inşa etmek görevimizdir”
Artık şehir o kadar büyüdü ki her evde tencerenin nasıl kaynadığını bilmiyoruz. Birinden size destek olmasını isteseniz bile size yardımcı olacak kişiye ulaşamazsınız. O kadar güzel bir iş yaptığımıza inanıyoruz ki, aldığımız ilk e-postalardan biri şu oldu: Bir bayan teşekkür mesajı yazmış; ‘Çocuğum 3 aydır annesinin köftesini istiyordu ama ben ona veremedim’ diyor. Bu tür hayatların yaşandığı bir yerde bir belediye başkanının en önemli önceliği halkını yaşatmak, onların eğitimini sağlamak, evlerinde insanca yaşamalarını sağlamaktır. Bundan daha büyük bir proje var mı? Bunu bütçemizin Avrupa standartlarına göre yaklaşık yüzde 12’si ile başarıyoruz. Önceliğimiz bu çünkü destek verdiğimiz ailelerimizin çocuklarının okumasını istiyoruz. Hayatın her alanında insanlara sağladığınız her konfor, sosyal belediyeciliğin bir parçasıdır ve bu şekilde devam edeceğiz. Onlar gerçek belediyeciliğin ne olduğunu öğrenecekler, biz de proje yapıyoruz diye para israf etmeden, kamu parasını israf etmeden yolumuza devam edeceğiz. Çılgın bir projem yok, ‘çılgın bir projem var’ diyen adaylara ‘gazeteleri dağıt’ diyorum. Türkiye proje çöplüğüne döndü. Açık, şeffaf, mütevazi, sıradan bir devlet memuru olduğumuzu hissettirmeye ve parayı bizden istediğiniz kadar harcamaya devam ediyoruz ve bu şekilde devam edeceğiz. Betonla, plastikle, boşa giden parayla işimiz yok. “Mustafa Kemal Atatürk’ün bize emanet ettiği dünya başkentleriyle yarışacak bir başkent inşa etmek görevimizdir.”